Perşembe, Ekim 26, 2006

Tarihten bir kesit..

Yıl 1543, Mayısın son günleri, medh-i nebi'ye namzet genç sultan Mehmet Han ordusuyla Kostantiniyye'yi muhasara etmiş.. Gel gör ki günler birbirlerini kovalamaktafeth uzadıkça uzamakta, askerin morali bozulmaya başlamaktadır. Bu da yetmezmiş gibi bir de tüm Venedik gemilerinin yorgun Bizans'a yardım etmesine engel olunamamış,Sultan Mehmet sinirinden atını Marmara sularına sürmektedir.

En sonunda dayanamayıp birisini hemen hocası, yol göstericisi Akşemseddin hazretlerine gönderir. - Sor ki feth ne zaman gerçekleşecek, daha ne kadar sürecek bu muhasara?Bir müddet sonra gönderdiği kişi eli boş gelir. Akşemseddin hazretlerini bulamamıştır.Bunun üzerine genç sultan kendisi gider hocasının çadırına. İçeri girmeden seslenir, fakat nafile... Cevap yok...Şöyle sessizce kapıyı aralar. Bir de ner görsün.. Hocası Akşemseddin alnını göz yaşından göle dönmüş secdeye kapamış, dua etmektedir.- Ya Rabbi! Zamanın kutbunu yardıma gönder...

Tam bu sırada, binlerce kilometre uzakta, Semerkantta bir hareketlenme olur. Turkistanın göz bebeği büyük alim ve veli Ubeydullah-i Ahrar hazretleri talebeleri ile birlikteatlarına biner, dört nala giderek batıya doğru kaybolurlar..

Evet İstanbul'a gitmiş, cihada iştirak etmişlerdir. Hatta yeniçerilerin şaşkın bakışları arasında bu yeşil sarıklı esrarengiz adamlar kaleye ilk girenlerden olup, fethin gerçekleşmesinde çok büyük katkıları olmuştur.Semerkanta döndüklerinde neredeydiniz diye soranlara;-Türk sultanı Mehmet han, Bizans ile harb ediyordu, onun yardımına gitdim. Galip geldi buyurmuştur.

0 Comments:

Yorum Gönder

<< Home