Cumartesi, Ocak 24, 2009

Seyyare-i Nevzuhur

Simdi hatirlamiyorum, okudugum bir kitapta Ahmed Cevdet Pasa'dan iktibas edilen bir bölümde "... seyyare-i nevzuhurdur.." diye bir ibare vardi.

Seyyare gezegen demek, aslinda bir yerde durmayip yer degistiren anlaminda. Gezegen burdan çikmis olabilir. Sevan Nisanyan'a sormak lazim.

"Seyyare-i nevzuhur" da yeni zuhur etmiş, ortaya çıkmış gezegen olur herhalde. Yani mecaz olarak yeni ortaya çıkmış bir mefhumdur denmek isteniyor.

Eskiden Merkür, Venüs, Dünya, Mars diye gitmiyorlardi muhtemelen. Bir zaman araştırmıştım. Şöyle derlermiş.

merkür --- utarid
venüs --- zühre
dünya
mars --- merih
jüpiter --- müşteri
satürn --- zühal


Uranüs, Neptun, Platon'a ne oldu peki. O zamanlar keşfedilmemiş henüz keşfedilmemişler demek ki. Keşke keşfetmiş olsalardı da, üç sıcacık kelime daha öğrenmiş olsaydık.

Bugün bulunduğum bir ortamda içinde tek tük böyle kelimelerin geçtiği bir kitap tenkit ediliyor, "bilakis" diyen birisine imalı bakılıyor, benzer konuları işleyen başka bir kitapta ise "complex" tercümesi olarak "çapraşık" denmesi hiç tuhaf karşılanmıyordu. Bu "bilakis" kelimesi benim de başıma bir iş aşmıştı bir keresinde.

Asıl, ilk okul öğretmeni olan abimin bir ders kitabında "sıfat" yerine "belirteç" diye bir ucubenin geçtiğini görünce yıkılmıştım. O günden beri ya ağzımdan "sıfat" kelimesi çıktığında bana da birisi imalı bakar, ya da ciddi ciddi dediğimi anlamazsa ne yaparım diye kara kara düşünüyorum.

Bu gidişle on yılda bir eski sözlükler çöpe atılıp, rafa yenisini konmak icap edecek. Yoksa bu değişime böyle sığlıkla mı bakmak gerek, ha sıfat ha belirteç ikisi de kelime değil mi? Yoksa sözcük mü dememliydim?

Etiketler: , ,

0 Comments:

Yorum Gönder

<< Home