Cumartesi, Şubat 10, 2007

Feryâdım varır mı bârgâhına

Osmanlının son yıllarında yaşamış, hayatı filmlere konu olabilecek bir adam Rıza Tevfik Bölükbaşı. 1890 yılında girdiği tıbbıyeden birkaç sefer hapse girmesi sebebiyle ancak 1899 yılında mezun olabiliyor. Çok zeki. Fransızca, İngilizce, Almanca, İtalyanca, Latince, İspanyolca, Arapça ve Farsçayı okuyor, yazıyor. Hitabeti çok kuvvetli, insanları etkiliyor.

1907 de İttihat ve Terakki Cemiyetine girip Edirne mebusu oluyor. Fakat isyancı karakteri sebebiyle İttihatçıları da karşısına alıyor. Hürriyet ve İtilaf fırkasına giriyor. Şûrayı Devlet (danıştay) reisliği, Darülfünun müderrisliği ve maarif nazırlığı yapıyor. Sevr anlaşmasına imzalaması ve kuvâ-yı milliye hareketine karşı olması sebebiyle yüzellilikler listesine alınıyor. 1943 de sürgünden dönüp 1949 da vefat ediyor.

Gençliğinden beri isyancı, özgürlükçü, ferdiyetçi, disiplinsiz ve aykırı kişiliği ile tanınıyor. Felsefi ve edebi yönü oldukça kuvvetli. Felsefe ve inceleme kitapları var.

İkinci Abdülhamid hanın tahttan indirilmesi için uzun süre mücadele veren Rıza Tevfik, ittihatçı idaresindeki memleketi görüp, yaptıklarına çok pişman oluyor. Abdülhamide yazdığı şiir bunun vesikası...

Nerdesin, şevketli Sultan Hamîd Han,
Feryâdım varır mı bârgâhına?
Ölüm uykusundan bir lâhza uyan,
Şu nankör milletin bak günâhına!

Târihler adını andığı zaman,
Sana hak verecek, hey koca Sultan;
Bizdik utanmadan iftirâ atan
Asrın en siyâsî pâdişâhına.

Dîvâne sen değil, meğer bizmişiz,
Bir çürük ipliğe hülyâ dizmişiz.
Sâde deli değil edepsizmişiz,
Tükürdük atalar kıblegâhına.

Sonra cinsi bozuk, ahlâkı fenâ,
Bir sürü türedi, girdi meydâna.
Nerden çıktı bunca veled-i zinâ?
Yuh olsun bunların ham ervâhına.

0 Comments:

Yorum Gönder

<< Home