Fikir Sancısı
John Stuart Mill, Faydacılık adlı eserinin başlarında düşük kapasiteli bir insanın mutlu olması daha kolaydır der. Nitelikli bir insan mutlu olmak için çok daha fazla hazza ihtiyaç duyar, daha çok ızdırap çeker, fakat buna rağmen diğer basit insanı, daha kolay mutlu olabilmesinden ötürü de kıskanmaz.
It is better to be a human being dissatisfied than a pig satisfied; better to be Socrates dissatisfied than a fool satisfied. And if the fool or the pig is of a different opinion, it is because they only know their own side of question. The other party of comparison knows both sides
Yukarıda iktibas ettiğimiz gibi devamın da özetle diyor ki:
Halinden memnun bir domuz olmaktansa, ızdırap çeken bir Sokrat olmak daha iyidir.
Bu, sadece Mill tarafından dile getirilmiş bir görüş değildir. Özellikle üstad Necip Fazıl da bu konuyu fikir sancısı boyutu ile sık sık işler.
Çile’den:
Akrep, nokta nokta ruhumu sokmuş,
Mevsimden mevsime girdim böylece.
Gördüm ki, ateşte, cımbızda yokmuş,
Fikir çilesinden büyük işkence.
Yine başka bir beyitinde şöyle diyor şair:
Lafımın dostusunuz, çilemin yabancısı,
Yok, mudur, sizin köyde, çeken fikir sancısı?
Bilmek, insanın içine düşen bir ateştir. Yakar, yakar ama yanan bir türlü tükenmek bilmez.
Aslında bilmek, çoğu zaman farkında olmaktır. Haberdar olmaktır.
Yapılan haksızlıkların, dönen oyunların, planların farkında olmak...
Hadiselerin iç yüzünün farkında olmak...
İçinde bulunduğu suyun yavaş yavaş ısıtılması ile ölüme giderken, kendini mest olmuş, rahat hisseden kurbağın halidir kolay mutlu olabilenin hali.
Hadisenin farkında olanlar ise ızdırap çekerler.
Devlet idarecilerinin özellikle sık sık başvurduğu bir usüldür bu.
Ünlü Kazak yazar Muhtar Şahanov, Hitler’den örnek verir, Mediniyet Yanılgısı adlı kitabında*:
Hitler'e, "Doğuda fethettiğimiz topraklara nasıl bir eğitim tarzı uygulayalım?" diye sorarlar. "Onlara sabahtan akşama kadar hafif müzik dinletin. Onlara düşünme, okuma fırsatını vermeyin. Çünkü manevi derinliği olmayan insanlar kendilerini hep mutlu hissederler" diye cevap verir.
Fikri ve manevi derinliği olmayan insanlar kolay mutlu olurlar, talepleri, beklentileri azdır.
Hakkettiklerini bilmezler, verilen ile iktifa ederler.
Asıl meseleleri bilmezler, günlük düşünürler, çoğu zaman düşünmek de istemezler, başkaları onlar için de düşünsün isterler.
Mücadeleleri, kavgaları küçük şeyler içindir.
Mazruf değil, zarf önemlidir.
“Ne derler” korkusu hiç bitmez.
Sürüklenmeye en müsait tiplerdir ve bu yönüyle sosyal mühendisliğin hedef kitlesidirler.
Durun denmesse durmazlar.
Bu sebepledir Necip Fazıl’ın “durun kalabalıklar durun, bu cadde çıkmaz sokak” diye feryad-ı figan etmesi.
* Türk Dünyası Araştırma Vakfı tarafından çevirisi yayınlanan bu manzum kitapda müziğin yaptığı tahribatla ilgili pek çok bölüm var. Yazar bu konuyu vurgularken, müziğin özellikle gençler arasında yeni bir şaman dini haline geldiğini söyler. Bizim yukarıda aldığımız bölümün tamamına kitabın 63.sayfasından ulaşılabilir.
It is better to be a human being dissatisfied than a pig satisfied; better to be Socrates dissatisfied than a fool satisfied. And if the fool or the pig is of a different opinion, it is because they only know their own side of question. The other party of comparison knows both sides
Yukarıda iktibas ettiğimiz gibi devamın da özetle diyor ki:
Halinden memnun bir domuz olmaktansa, ızdırap çeken bir Sokrat olmak daha iyidir.
Bu, sadece Mill tarafından dile getirilmiş bir görüş değildir. Özellikle üstad Necip Fazıl da bu konuyu fikir sancısı boyutu ile sık sık işler.
Çile’den:
Akrep, nokta nokta ruhumu sokmuş,
Mevsimden mevsime girdim böylece.
Gördüm ki, ateşte, cımbızda yokmuş,
Fikir çilesinden büyük işkence.
Yine başka bir beyitinde şöyle diyor şair:
Lafımın dostusunuz, çilemin yabancısı,
Yok, mudur, sizin köyde, çeken fikir sancısı?
Bilmek, insanın içine düşen bir ateştir. Yakar, yakar ama yanan bir türlü tükenmek bilmez.
Aslında bilmek, çoğu zaman farkında olmaktır. Haberdar olmaktır.
Yapılan haksızlıkların, dönen oyunların, planların farkında olmak...
Hadiselerin iç yüzünün farkında olmak...
İçinde bulunduğu suyun yavaş yavaş ısıtılması ile ölüme giderken, kendini mest olmuş, rahat hisseden kurbağın halidir kolay mutlu olabilenin hali.
Hadisenin farkında olanlar ise ızdırap çekerler.
Devlet idarecilerinin özellikle sık sık başvurduğu bir usüldür bu.
Ünlü Kazak yazar Muhtar Şahanov, Hitler’den örnek verir, Mediniyet Yanılgısı adlı kitabında*:
Hitler'e, "Doğuda fethettiğimiz topraklara nasıl bir eğitim tarzı uygulayalım?" diye sorarlar. "Onlara sabahtan akşama kadar hafif müzik dinletin. Onlara düşünme, okuma fırsatını vermeyin. Çünkü manevi derinliği olmayan insanlar kendilerini hep mutlu hissederler" diye cevap verir.
Fikri ve manevi derinliği olmayan insanlar kolay mutlu olurlar, talepleri, beklentileri azdır.
Hakkettiklerini bilmezler, verilen ile iktifa ederler.
Asıl meseleleri bilmezler, günlük düşünürler, çoğu zaman düşünmek de istemezler, başkaları onlar için de düşünsün isterler.
Mücadeleleri, kavgaları küçük şeyler içindir.
Mazruf değil, zarf önemlidir.
“Ne derler” korkusu hiç bitmez.
Sürüklenmeye en müsait tiplerdir ve bu yönüyle sosyal mühendisliğin hedef kitlesidirler.
Durun denmesse durmazlar.
Bu sebepledir Necip Fazıl’ın “durun kalabalıklar durun, bu cadde çıkmaz sokak” diye feryad-ı figan etmesi.
* Türk Dünyası Araştırma Vakfı tarafından çevirisi yayınlanan bu manzum kitapda müziğin yaptığı tahribatla ilgili pek çok bölüm var. Yazar bu konuyu vurgularken, müziğin özellikle gençler arasında yeni bir şaman dini haline geldiğini söyler. Bizim yukarıda aldığımız bölümün tamamına kitabın 63.sayfasından ulaşılabilir.
0 Comments:
Yorum Gönder
<< Home