Çarşamba, Nisan 15, 2009

Hile Hurda

Alışmak ne çok şeye kâdirmiş. Günlük hayatımızda sık sık kullandığımız bazı deyimler var ki, bu deyimi meydana getiren kelimelerin mânâlarını ve bu terkibten doğabilecek mânâları hiç düşünmeyip, ilk duyduğumuzda anlamını cümlenin gelişinden çıkarıp, sonra yıllarca duya duya alıştığımız şekilde kullanırız. Mesela “hile hurda” diye bir tabiri kullanmak bizi hiç rahatsız etmez. Bu tabiri Google’da arattığımızda 36600 sayfa karşımıza çıkar ki, ne kadar sık kullanıldığının vesikasıdır. Oysa düşündüğümüzde “hile”yi bünyemiz reddetmez ama “hurda”ya pek bir anlam veremeyiz. “Bozuk”, “işe yaramaz” şeklinde açıklamaya çalışmak zorlama bir tevil olur.
Aslında burda da, daha önce bir yazımıza mevzu olmuş “kaziye-i anha öyle değildir” ibaresinin “kazın ayağı öyle değildir”e dönüşmesi durumu vardır. Esasen “hile hud’a” olan bu ifade, halk ağzında “hile hurda” oluvermiştir. Bakınız Devellioğlu’nun Lûgat’ında hud’a için ne deniyor:

Hud’a: Aldatma, oyun, hile, dalavere, düzen, dek.

Evet, ibaremizin aslı “hile dalavere” dir.

İfadenin bu dönüşümü de oldukça enteresan. Belki ilk defa Arabi, Farisi bilen ulema arasında ortaya çıkmış olan bu tabirler, bu dilleri bilmeyen halk arasında yayıldıkça, aradaki manası -belki de telafuzu- tam olarak bilinmeyen bu kelimeler, telafuzu en yakın bilinen kelimelerle yer değiştirmiş ve kullanıla kullanıla dile yerleşmiştir. Kim bilir...

0 Comments:

Yorum Gönder

<< Home