bâd-ı sâbâ

Çarşamba, Ocak 17, 2007

Bâd-i Sâbâ - 2 (II.Selim)

Kan aktığı günden beri can-ı tenimizden,
Yakut fer almış denilir madenimizden

Biz bülbül-i muhrik dem-i gülzâr-ı firâkız,
Ateş kesilir geçse sabâ gülşenimizden.

Anladığım kadari ile manâsı: İlk beyit aşağı yukarı anlaşılabilir. İkinci beyti: Ayrılık gülbahçesinin, içinin aşk ile yanması sebebiyle nefesi ateş gibi olan bülbülleriyiz ki eğer bu gül bahçemizden sabahın latif, serin rüzgarı geçecek olsa ateş kesilir..

Bir üniversite hocasının ( ismini şuan hatırlamıyorum) bir divana bedel diye övdüğü Sultan II.Selim'e ait bu beyit için Yahya Kemal 'Bir beyti bir de câmi-i mâ’mûru var' demiştir.

İlk beytine yalnız bir yerde rastladım fakat ikinci beyit oldukça yaygın. İlk beyitte geçen "gülzar" kelimesi yerine bazı kaynaklarda "şekva" geçiyor. Ben hem gülzar kelimesinin anlam bütünlüğü sağladığını düşündüğüm hem de divan şiirine çok hizmeti geçmiş değerli prof. dr. İskender Pala'nın Aşina Güzeller kitabında gülzar diye geçtiği için bu halini yazdım...

Pazartesi, Ocak 15, 2007

Bâd-i Sâbâ - 1 (Fuzuli)

Ne yanar kimse bana âteş-i dilden özge
Ne açar kimse kapım bâd-ı sabâdan gayrı...

Fuzulinin bu muhteşem beyti UNESCO tarafından yalnızlığı en iyi ifade eden beyit olarak seçilmiştir.

Âteş-i dil: Gönül ateşi
Özge: Başka

Bâd-ı sabâ'lı beyitler serisine başladık bakalım...

Benim Bir Karıncaya Ulu Nazarım Vardır

Bir gün Süleyman aleyhisselam, o kuvvet ve haşmetiyle yürürken bir yandan bir alay karınca geçti. Karıncaların hepsi, tazim etmek üzere huzurna vardılar. Bir an içinde binlerce, hatta daha da fazlakarınca huzura vardı.

Bir karınca hemencecik huzura gelmedi. Yuvasının önünde bir toprak tepesi vardı. O karınca, o tepeyi düzeltmek için yel gibi toprak zerrelerini birer birer taşımaktaydı.

Süleyman aleyhisselam, bu karıncayaı yanına çağırıp dedi ki:

Ey karınca, görüyorum ki güçsüz kuvvetsizsin. Nuh aleyhisselamın ömrü ile (ki 950 sene yaşadığı rivayet edilir) Eyyub aleyhisselamın sabrına sahip olsan yine bu tepeyi kaldırmaya kudret bulamazsın, yine işin başa çıkmaz.

Bu iş senin gibisinin kolu ile kuvveti ile yapılamaz. Bu tepeyi sen kaldıramazsın ki..

Karınca dile geldi de:

Padişahım... dedi.

Bu yolda ancak himmet ile yürünebilir. Sen benim yaratılışıma bakma. Himmetimdeki yüceliğe bak. Benden ayrı bir karınca var göremiyorum onu. Fakat beni aşk tuzağına çekti. Bana dedi ki:

Sen şu toprak tepeyi buradan atar, bu tepeyi dümdüz yol yaparsan, ben de senin yolundan bu ayrılık kayasını kaldırır o zaman seninle düşer kalkarım.

Şimdicek ben de bu işe bel bağladım, bu toprak taşımaktan başka işim gücüm yok. Bu toprağı kaldırırdümdüz bir hale getirirsem vuslatını elde edebileceğim. Bu hususta çalışıp çabalarken ölürsem hiç olmazsa yalan yere davaya girmiş sayılmamya..

Feridüddin Attar.. (Ömer Öztürkmen'in Karıncılardan Özür Dilerim adlı kitaptan alıntıdır...)