bâd-ı sâbâ

Cuma, Mart 20, 2009

Mum Müstahsillerinin Arzuhâli

İktisadi buhranın tüm dünyayı kasıp kavurduğu şu günlerde dünya devletleri ardı ardına, kendi mali kapasitelerine göre ülkelerini krizden çıkartacak paketler açıklıyor, özellikle zor durumda olan sektör ve firmaları epey destekliyorlar.

Firmaların krize girmelerine müsaade edilmesi mi yoksa daha sonra krizden çıkarmak için kamu maliyesi üzerinden desteklenmeleri mi yanlış, benim ilgi alanıma girmeyen konular. Ama liberal düşünürlerden Frederic Bastiat daha 19.yy da bu türden desteklerin yanlış olduğu fikrini savunmuş. Bu mücadelesi sırasında hazırladığı broşürlerinde mizahın etkileyiciliğinden de oldukça istifade etmiş. Bunlardan birine ait özeti Atilla Yayla’nın Liberalizm adlı eserinden iktibas ediyoruz:

Mum Müstahsillerinin Arzuhâli

Bastiat, bu broşürde, ülke içi pazarı gülünç denilecek kadar düşük bir fiyatla ışık satarak kaplayan bir üreticinin karşı durulmaz rekabetine karşı, mum tacirleri birliğinin hükümeti etkilemeye yönelik protesto eylemleri canlandırılır. Bu amansız rakip güneştir. Yok olma tehlikesiyle karşı karşıya kalan ulusal mum sanayisinin korunması gereklidir. Bunun için, güneş ışığının binalara girdiği bütün pencereler, delikler ve açık yerlerin kapanmasını isteyen bir kararname yayınlanmalıdır. Bu tedbirlerin yan faydaları da olacak arzuhalcilere göre. Mum tüketimi için daha çok iç yağ, iç yağ için daha fazla sayıda koyun, öküz, domuz gerekecektir. Daha fazla sıvı yağ da lazım olacağından, haşhaş, koza ekimi ve zeytinlikler gelişecektir. Binlerce balık avcısı balina avlamak üzere Kuzey Denizi’ne gidecektir. Böylece ekonomik faaliyetler bütün halinde teşvik edilmiş olacak, üreticilerin hepsi bundan yararlanacak, ülke zengileşecektir.


Broşürün tam Türkçe tercümesini aşağıdaki bağlantıdan bulabilirsiniz. Ayrıca burada metnin Fransızca aslına ve İngilizce tercümesine bağlantılar da mevcut.

http://radikalfikirler.blogspot.com/2008/06/mum-reticilerinin-dilekesi.html

Etiketler: , ,

Pazar, Mart 15, 2009

Fikir Sancısı

John Stuart Mill, Faydacılık adlı eserinin başlarında düşük kapasiteli bir insanın mutlu olması daha kolaydır der. Nitelikli bir insan mutlu olmak için çok daha fazla hazza ihtiyaç duyar, daha çok ızdırap çeker, fakat buna rağmen diğer basit insanı, daha kolay mutlu olabilmesinden ötürü de kıskanmaz.

It is better to be a human being dissatisfied than a pig satisfied; better to be Socrates dissatisfied than a fool satisfied. And if the fool or the pig is of a different opinion, it is because they only know their own side of question. The other party of comparison knows both sides

Yukarıda iktibas ettiğimiz gibi devamın da özetle diyor ki:

Halinden memnun bir domuz olmaktansa, ızdırap çeken bir Sokrat olmak daha iyidir.


Bu, sadece Mill tarafından dile getirilmiş bir görüş değildir. Özellikle üstad Necip Fazıl da bu konuyu fikir sancısı boyutu ile sık sık işler.

Çile’den:

Akrep, nokta nokta ruhumu sokmuş,
Mevsimden mevsime girdim böylece.
Gördüm ki, ateşte, cımbızda yokmuş,
Fikir çilesinden büyük işkence.


Yine başka bir beyitinde şöyle diyor şair:

Lafımın dostusunuz, çilemin yabancısı,
Yok, mudur, sizin köyde, çeken fikir sancısı?


Bilmek, insanın içine düşen bir ateştir. Yakar, yakar ama yanan bir türlü tükenmek bilmez.

Aslında bilmek, çoğu zaman farkında olmaktır. Haberdar olmaktır.

Yapılan haksızlıkların, dönen oyunların, planların farkında olmak...

Hadiselerin iç yüzünün farkında olmak...

İçinde bulunduğu suyun yavaş yavaş ısıtılması ile ölüme giderken, kendini mest olmuş, rahat hisseden kurbağın halidir kolay mutlu olabilenin hali.

Hadisenin farkında olanlar ise ızdırap çekerler.

Devlet idarecilerinin özellikle sık sık başvurduğu bir usüldür bu.

Ünlü Kazak yazar Muhtar Şahanov, Hitler’den örnek verir, Mediniyet Yanılgısı adlı kitabında*:

Hitler'e, "Doğuda fethettiğimiz topraklara nasıl bir eğitim tarzı uygulayalım?" diye sorarlar. "Onlara sabahtan akşama kadar hafif müzik dinletin. Onlara düşünme, okuma fırsatını vermeyin. Çünkü manevi derinliği olmayan insanlar kendilerini hep mutlu hissederler" diye cevap verir.

Fikri ve manevi derinliği olmayan insanlar kolay mutlu olurlar, talepleri, beklentileri azdır.

Hakkettiklerini bilmezler, verilen ile iktifa ederler.

Asıl meseleleri bilmezler, günlük düşünürler, çoğu zaman düşünmek de istemezler, başkaları onlar için de düşünsün isterler.

Mücadeleleri, kavgaları küçük şeyler içindir.

Mazruf değil, zarf önemlidir.

“Ne derler” korkusu hiç bitmez.

Sürüklenmeye en müsait tiplerdir ve bu yönüyle sosyal mühendisliğin hedef kitlesidirler.

Durun denmesse durmazlar.

Bu sebepledir Necip Fazıl’ın “durun kalabalıklar durun, bu cadde çıkmaz sokak” diye feryad-ı figan etmesi.

* Türk Dünyası Araştırma Vakfı tarafından çevirisi yayınlanan bu manzum kitapda müziğin yaptığı tahribatla ilgili pek çok bölüm var. Yazar bu konuyu vurgularken, müziğin özellikle gençler arasında yeni bir şaman dini haline geldiğini söyler. Bizim yukarıda aldığımız bölümün tamamına kitabın 63.sayfasından ulaşılabilir.